Londra’da kaos günleri
Muhafazakâr Parti, Brexit sürecini kimin yöneteceğini açıklığa kavuşturamadıkça, AB beklemek zorunda kalacak. DW Brüksel muhabiri Barbara Wesel, Londra’daki iktidar kavgasının ülkeyi uçuruma sürüklediği kanısında.
Önce Brexit Bakanı David Davis istifa etti, ardından da Brexit’in en önde gelen savunucularından olan Dışişleri Bakanı Boris Johnson. Bu istifalar, Başbakan Theresa May’in daha uzlaşmacı bir tavırla Avrupa Birliği’nden (AB) çıkılması yönünde kabinesini ikna etme çabalarını yerle bir etti. Brexit’i ideolojik açıdan en sert şekilde savunan iki ismin koordineli istifaları Theresa May hükümetinde kaos yaratıyor ve AB’nin gelecek haftalarda İngiltere’nin Birlik’ten ayrılma sürecini düzenleyecek anlaşma hakkında yapıcı müzakereler yürütme umutlarını da yıkıyor.
Brexit kaos doğuruyor
Theresa May geçen Cuma günü, Brexit süreci konusunda anlaşmazlığın hâkim olduğu kabinesini uzlaşmaya ikna etmeye çalışmıştı. Ancak peşi sıra gelen istifalar, bu çabaların tamamıyla başarısız olduğunu gösterdi. İngiltere’de Muhafazakârlar, Brexit sonrası AB ile ticari ilişkilerin nasıl yürütüleceği konusunda derin görüş ayrılıkları içinde.
“Sert çıkışı”, yani İngiltere’nin AB ile bağlarını mümkün olduğunca koparmasını hedefleyenler, çizgilerinden ödün vermeye yanaşmıyor. Parlamentodaki ılımlı milletvekilleri ise, karşı tarafın hayalindeki “sert çıkışı” çılgınlık olarak nitelendiriyor. İki taraf arasındaki uçurumun üzerinde bir köprü yok. Başbakan koltuğuna yapışmış durumda, fakat bir güven oylamasında ayakta kalıp kalamayacağı meçhul. May’i koruyan tek şey, bu zehirli işi şu anda ondan daha iyi yapacak birisinin olmadığı gerçeği.
Sert Brexit taraftarlarının parlamentoda yeterli desteği bulunmuyor. Bu kampta bulunan ve kulislerde May’in yerine oturabilecek isimler arasında sayılan Jacob Rees-Mogg’un ise çoğunluğun desteğini alması mümkün değil. Durum çıkmaza girmiş görünüyor. Siyasete kaos hakim, parlamentodaki kargaşa görüntüleri de kamuoyuna güven vermekten uzak.
Brexit İngiltere’yi ve Muhafazakâr Parti’yi parçalıyor ve siyasi ortamı zehirliyor. AB aylardır İngiliz hükümetine müzakereleri kendi içinde değil, Brüksel ile sürdürmesi ricasında bulunuyor – ancak durum şimdi iyileşeceğine kötüleşecek.
May’in önerileri sadece bir başlangıç olabilir
Theresa May tüm olanlara rağmen, daha yumuşak bir Brexit için getirdiği önerilerin yeni bir çığır anlamına geldiğini iddia ediyor. Ancak Chequers’da bakanlarıyla yaptığı Brexit toplantısında masaya getirdiği önerilerin hepsi İngiltere’nin çıkarları doğrultusunda. Bu nedenle olsa olsa, yeni müzakereler için çıkış noktaları olabilirler.
Bu, biraz Gümrük Birliği, birazcık da İngiltere’ye uyabilecek şekilde tek Pazar karışımı önerileri AB’nin kabul etmesi söz konusu olamaz. AB tarafı için kabul edilebilecek bir çözüm için, İngiltere’nin daha fazla taviz vermesi ve daha ayrıntılı müzakerelerin yürütülmesi gerekiyor. Sonuçta Theresa May, İngiltere saflarındaki sert rakipleri ile mücadelesinden galip çıksa da, ileride Brüksel taleplerini yerine getiremeyeceği için de koltuğunu kaybedebilir.
Uyurgezer bir şekilde uçuruma doğru
AB için, İngiltere hükümetindeki bitmek bilmeyen karmaşa, gereksiz ve hoş karşılanmayan bir oyalama. Gelen sinyaller, şu anda farklı Brexit kampları arasında süren yaygaradan daha önemli konuların olduğu yönünde. Trump ile yapılacak endişe verici NATO zirvesi, ABD Başkanı’nın aynı derecede endişe verici Putin görüşmesi, mülteciler politikası konusundaki tartışmalar ve Polonya, İtalya ve Avusturya’daki popülistlerin yükselişinin aslında AB’nin tüm büyük üyelerinin dikkatini ve siyasi gücünü yoğunlaştırması gereken konular.
Ancak bunun yerine, olduğu yerde sayan Brexit müzakereleri zaman ve enerji çalıyor. İngiltere’deki sert Avrupa karşıtları dünyanın içinde bulunduğu durumu idrak edemiyormuş gibiler ya da tüm bu sorunları tek başlarına halledebilirmişçesine bir dev aynasında görüyorlar sanki kendilerini.
Ama Londra hükümeti, Brexit konusunda kimin sözünün geçtiğini ve arkasında bir çoğunluk olarak kimin Brüksel’deki müzakereleri yürüteceğini nihai bir şekilde açıklığa kavuşturamadığı sürece, bu müzakereleri devam ettirmenin bir anlamı yok. AB diplomatları, İngiltere’deki iktidar kavgası bitene kadar beklemek zorunda kalıyor. Ve eğer talihleri yolunda gitmezse, İngiltere’nin AB’den ayrılışını düzenleyen “boşanma” belgesinde üzerinde uzlaşılan bazı noktaların hiçbir geçerliliğinin kalmaması bile mümkün.
Fakat şimdi Brexit’i ideolojik açıdan gerçekten savunan bir isim iktidara gelirse, Avrupa pratik bir çözüm ümitlerini tümden gömebilir. Zira bu kamp, AB ile bağları hiçbir anlaşma olmadan koparmayı savunuyor. İngiltere’de iktidar partisinin bir bölümü uyurgezer bir şekilde uçuruma doğru gidiyor gibi görünüyor. Ve Avrupa’da kimse onları engelleyebilecek gibi gözükmüyor.(DW)