Münih Güvenlik Konferansı’nda Suriye çıkmazı
Münih Güvenlik Konferansı’nın son gününde Suriye tartışıldı. “Strateji mi trajedi mi?” sorusuna yanıt aranan oturum, Suriye’ye ilişkin aşılması zor görüş ayrılıkların sürdüğünü gözler önüne serdi.
55’inci Münih Güvenlik Konferansı’nın son gününe Suriye damgasını vurdu. “Strateji mi trajedi mi?” başlıklı oturumda ABD’nin Suriye’den çekilme kararı, Türkiye’nin güvenli bölge inşa edilmesi talebi ve İdlib’in radikal güçlerden arındırılması çalışmaları tartışıldı.
Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar, Lübnan Savunma Bakanı Elias Bou Saab, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmet Ebul Geyt’in katıldığı oturumu BBC muhabiri Lyse Doucet yönetti.
Jeffrey: Hedefimiz değişmedi
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, öncelikli hedeflerini IŞİD’in yenilgiye uğratılması, Suriye’de siyasi çözüm bulunması ve başta İran olmak üzere tüm yabancı güçlerin ülkeden çekilmesi olarak sıraladı.
ABD askerlerinin, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) IŞİD ile mücadelesine destek vermek için Suriye’nin kuzeyinde görev aldığını, bu hedefe büyük ölçüde ulaşıldığı için çekilme kararının alındığını anlatan Jeffrey, “Ancak başta IŞİD olmak üzere karşı karşıya kalınacak herhangi bir tehdide yanıt verebilmek için bölgede güçlerimizi bulundurmaya devam edeceğiz” dedi.
Suriye kuzeyine ilişkin hedeflerinin de değişmediğini aktaran Jeffrey, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birincisi hedefimiz bölgede istikrarın muhafazası. Bu şu anlama geliyor: Rejimin yeniden bu bölgeye gelmesini istemiyoruz, çünkü rejim istikrarı değil istikrarsızlığı teşvik ediyor. Ayrıca IŞİD ile mücadelemiz sürüyor, kontrol ettikleri toprakları bir iki gün içinde tamamen ellerinden almış olacağız. Dahası NATO müttefikimiz Türkiye’nin özellikle SDG ile ilgili güvenlik kaygılarını gidermek istiyoruz. Ayrıca birlikte savaştığımız SDG’nin de herhangi bir şekilde kötü muamele ile karşılaşmaması da hassasiyetimizi oluşturuyor.”
Ani bir çekilme süreci öngörmediklerini, aşamalı bir planlama yaptıklarını aktaran Jeffrey “Her aşamada aktardığımız hedeflerimize uygun araç ve yetkinliğimizin olup olmadığına, gerekenlerin partnerlerimiz tarafından yerine getirilip getirilmeyeceğine bakıp ona göre hareket edeceğiz” dedi.
Akar: Nihai hedef YPG’den kurtulmak
Savunma Bakanı Akar ise Türkiye için önceliğinin YPG’nin tasfiye edilmesi yoluyla Türk halkının ve ülke sınırlarının güvenliğini sağlamak olduğunu söyledi. Akar “440 km uzunluğundaki sınırlarımızda YPG’nin sınır ihlalleri, tacizleri ile karşı karşıya kalıyoruz… Nihai hedefimiz YPG’den kurtulmaktır” diye konuştu.
ABD’nin Suriye’nin kuzeyinden çekilme süreciyle ilgili olarak Amerikalı mevkidaşlarıyla yakın işbirliği içerisinde olduklarını, ne tür adımların atılacağını görüştüklerini açıklayan Akar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu çalışmaları yürütüyoruz ancak defaatle söylediğimiz gibi şunu yinelemek istiyorum: Biz Suriye’nin toprak ve siyasi bütünlüğüne saygı duyuyoruz. Bunda herhangi bir şüphe olmamalı.”
Bunun üzerine oturumun moderatörü Doucet’in, “Siz YPG’yi tehdit olarak görüyorsunuz, ABD ise IŞİD ile mücadelede müttefik olarak görüyor ve onların korunması gerektiği görüşünde. Yani hedefleriniz farklı…” değerlendirmesini yaptı. Akar ise bu sözlere, “Hedefimiz kaynağı ne olursa olsun terörle mücadeledir, hedefimiz asla siviller değildir” yanıtını vermekle yetindi.
Saab: Saatli bomba
Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeleri “saatli bombaya” benzeten Lübnan Savunma Bakanı Elias Bou Saab ise Suriye hükümetinin topraklarının bir bölümünün bir komşu ülkenin kontrolü altında olmasını kabul etmemesi halinde büyük sorunlar yaşanabileceğini söyledi.
Saab, sözlerini şöyle sürdürdü: “Görünen o ki güvenli bölgede kimin görev yapacağı konusunda bir yanlış anlaşılma var. Bir dayatma sorunu daha da derinleştirecektir. Asıl siyasi çözümü sağlayacak diyaloga odaklanılmalıdır ve çözüm sürecine Araplar müdahil olmalıdır. İster rejimi haklı bulun ister bulmayın gerçek şu ki bu konular Suriye hükümeti ile tartışılmalı. Hükümetle konuşmak istemiyorsanız o zaman Arap Birliği ile konuşun…”
Geyt: Adana mutabakatı etkinleştirilmeli
Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anladıklarını aktaran Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmet Ebul Geyt de, “Türk askerlerinin güvenli bölgede görev almaması hem Türkiye hem Türk askeri için daha iyi olacaktır” görüşünü kaydetti. ABD’nin Avrupalı askerlerin görev yapması isteğinin yanlış olduğunu söyleyen Geyt, “Biz Adana Mutabakatı’nın etkinleştirilmesini istiyoruz” dedi.
Oturumda konuşan Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin, Türkiye, Rusya ile İran arasındaki Astana sürecinin olumlu seyrettiğini, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anladıklarını söylerken, “Türkiye’nin talep ettiği güvenlik garantileri Suriye’nin bağımsızlığına zarar verilmeksizin de verilebilir” diye konuştu.
Adana Mutabakatı’na atıfta bulunan ve bu mutabakatın her iki tarafın güvenlik çıkarlarının korunması için kullanılabileceğini anlatan Verşinin, Suriyeli Kürtlerin, Suriye halkının bir parçası olduğunu, Şam ile Suriyeli Kürtler arasında diyalogun başlatılması gerektiğini savundu.
İdlib konusunda Türkiye ile Rusya arasında önemli bir işbirliği yürütüldüğünü anlatan Verşinin, “Bizim en büyük kaygımız terörist yuvalarını yok etmek. Ancak bunu yaparken sivil halkı korumamız da gerekiyor” sözlerini kaydetti.
Savunma Bakanı Akar ise İdlib konusunda çok yakın bir çalışma yürüttüklerini söylediği Rusya ile ortak devriye başlatılacağını açıkladı. “Biz İdlib’den büyük bir göç akımını, büyük bir insani krizi önleyebildik, ateşkes ihlallerinin sınırlandırılmasını başardık” diyen Akar, İdlib’in radikal unsurlardan arındırılmasının ise hiç kolay olmadığını aktararak “Çok zor ama biz elimizden geleni yapıyoruz” dedi.(DW)