ABD çekildiğinde Türkiye’yi Suriye’de ne bekliyor?
Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’den aşamalı çekilme kararı, iç savaşın dokuzuncu yılına girdiği ülkedeki kilit aktörlerden biri olan Türkiye’nin de gelecek dönem planlarını belirleyici nitelikte; keza Suriye’nin geleceğine dair müzakere masasında yer alıyor.
Her ne kadar Beyaz Saray 400 Amerikalı askerin bölgede bir süre daha kalacağını açıklasa da, ABD’nin öncelikleri arasından Suriye’yi kısa zaman içerisinde çıkaracağı ve sorumluluğunu uluslararası partnerleriyle paylaşacağı görülüyor.
Euronews Türkçe’nin ulaştığı diplomatik kaynaklara göre, spekülasyonların aksine Türkiye’nin bölgede kalıcı olmak, askeri çözüm konusunda ısrar etmek ve topraklarını genişletmek gibi bir niyeti yok.
Tam tersine, siyasi sürecin önümüzdeki dönemde hızlandırılması, Türkiye’nin IŞİD ve PYD/YPG kaynaklı güvenlik kaygılarının giderilmesi Ankara’nın başlıca hedefi olmaya devam ediyor.
Ankara, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor, ancak Esad yönetimini gayrimeşru bulduğu için muhatap almıyor. Her ne kadar istihbarat kurumları arasında iletişimin gerçekleştiği kısa süre önce açıklanmış olsa da, Türkiye Esad karşıtı tavrını yakın dönemde değiştirecek gibi görünmüyor.
Aynı diplomatik kaynaklara göre, Türkiye, 2 bin civarı ABD askerinin Suriye’den çekilme sürecinde ABD ile iki eski müttefike yakışır şekilde diyalog ve müzakere yoluyla ortak zemin arayışını sürdürecek.
Perşembe günü ABD Başkanı Donald Trump ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye gündemiyle telefonda görüştü ve Türk tarafının yaptığı açıklamaya göre siyasi geçiş sürecinin desteklenmesi ve terörle ortak mücadele konusunda mutabık kaldılar.
Münbiç yol haritası bir turnusol kağıdı niteliğinde
Tarafların geçtiğimiz Haziran ayında üzerinde uzlaştığı Münbiç yol haritası bir turnusol kağıdı niteliğinde olup, ABD ile Türkiye’nin önümüzdeki dönem işbirliği için bir model oluşturma potansiyeline sahip.
Bu açıdan, Trump’ın çekilme kararını açıklamasının ardından Ankara’nın ABD ile müzakerelere şans vermek ve ABD birliklerinin güvenli şekilde geri çekilmesini temin etmek için ertelediğini belirttiği Fırat’ın doğusuna operasyon planı, bölgeden YPG’nin tasfiyesinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine bağlı olarak yeniden gündeme gelebilir.
Keza Türkiye’nin PKK’nın uzantısı olarak gördüğü PYD/YPG’nin Münbiç’ten de çıkmaması durumunda “ulusal güvenlik tehdidi” algılayan Ankara’nın operasyona yeşil ışık yakması kaçınılmaz olacak.
Diplomatik kaynaklara göre, her ne kadar Ankara Münbiç’ten PYD/YPG’nin tamamen tasfiyesini ve ABD’nin PYD/YPG ile angajmanını tamamen kesmesini istese de, bunun ancak aşamalı bir takvim çerçevesinde olacağının da farkında.’ABD’nin Suriye’den çekilme sürecinin Türkiye ayağındaki hedefi”
Oxford Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi ve Al Sharq Forum araştırma direktörü Galip Dalay’a göre ise, ABD, Suriye’den aşamalı çekilme sürecinin Türkiye ayağını bir “paket program” şeklinde yönetmek istiyor.
Bir diğer deyişle, bu programın kapsamına ikili ilişkilerin S-400 hava savunma sisteminden, Kürtlerle ilişkiler ve Münbiç’e dek tüm ilgili parametrelerini daha geniş bir çerçevede dahil ederek pazarlığını yapma niyetinde.
Türkiye’nin Rusya’dan alacağı S-400’ler ve karşılığında ABD’nin Türkiye’ye F-35 temininin tehlikeye gireceğine dair yapılan açıklamalar, taraflar arasındaki güven bunalımını derinleştirmişti. 2012 yılında NATO ile olan anlaşma kapsamında İsrail’e fırlatılabilecek balistik füzeleri önleme amacıyla Malatya-Kürecik’e kurulan radarın kaldırılması da gündeme gelmişti.
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, geçtiğimiz günlerde Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmasında “NATO müttefikleri Doğu’dan silah alırken, ABD buna seyirci kalamaz,” ifadelerini kullanmıştı.
Euronews Türkçe’ye konuşan Dalay, “Türkiye, ABD’nin öne sürdüğü paket dahilinde İran’ı dengeleme stratejisine dahil olmak veya S-400 meselesini pazarlık konusu haline getirmek istemiyor. Ankara, daha spesifik konu başlıkları üzerinden ilerlemeyi tercih ediyor,” diyor.
Dalay, ABD’nin askerlerini çekmesinin ardından Fırat’ın doğusunun yönetimini uluslararasılaştıracağını düşünüyor.
“ABD, bu aşamada Fransa ve İngiltere’nin taahhüt üstlenmesini sağlayacak. Türkiye’yi de bu uluslararasılaştırılmış yönetim içine dahil etmeye çalışacak”, diyor Dalay.
Ankara’nın Münbiç ve Fırat’ın doğusu konusundaki bir diğer önceliği ise, bölgeyi gerçek sahiplerinin idare etmesi ve güvenliğin bir süre sonra yerel güçler tarafından sağlanması.
Dolayısıyla, ABD’nin çekilme kararına rağmen Münbiç yol haritası halen masada olup, taahhütlerin gerçekleşme süresi, çekilme sonrasındaki döneme de uzayabilir.
Ancak Dalay’a göre, her ne kadar YPG Suriye yönetimiyle yoluna devam etmeyi tercih edecek olsa da, ABD’nin Münbiç’ten çekilmesi sonrasında bölgede kontrolün kime ait olacağını belirleyecek olan da yine Washington’un nihai kararı.
ABD’li senatör: YPG, PKK’nın koludur
Bu doğrultuda Amerikan tarafında da Ankara’nın endişelerine yanıt verecek türden birtakım adımlar atılmıyor değil. Amerikalı Senatör Lindsey Graham Ocak ayında Ankara’da yaptığı bir basın açıklamasında “YPG, PKK’nın koludur, görmek isteyen için bu çok açıktır,” demişti.
ABD’li yetkililerin açıkladığına göre, YPG’nin Türkiye sınırından uzaklaştırılması, ağır silahların ellerinden alınması konusunda Türk-Amerikan askerleri arasında bir planlama çalışması yürütülüyor.
Graham, “Münbiç yol haritası uygulanırsa, Fırat’ın doğusunda güvenli bölge olur”, şeklinde bir tespitte de bulunmuştu.
Kimi çevrelere göre, IŞİD’in yok edilmesinin ardından bölgenin yeni gündem maddesi “Kürt-Türk” çekişmesi olabilir.
Suriye’nin kuzeyinde sınırı boyunca 32 km derinliğinde güvenli bölge oluşturulması ve bu bölgenin de Türkiye’nin denetiminde olması yönünde Ankara’nın taleplerine PYD/YPG karşı çıkıyor.
ABD’nin çekilme kararının ardından Esad ile baş başa kalan Kürt muhaliflerin Şam ile yürütülen diyaloğa hız vermesinin ve Türkiye’nin olası bir operasyonu karşısında PYD/YPG’nin destek aradığı Fransa başta olmak bazı Avrupa ülkelerinin, belli sayıda “barış gücü” askerini ülkeye gönderebileceğini açıklamasının dengeleri nasıl etkileyeceği meçhul.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Robert Palladino, kısa süre önce yaptığı açıklamada, Suriye’den çekilme süreçlerinde güvenli bölge oluşturulması için Türkiye ile aktif bir görüşme içerisinde olduklarını ve faaliyetlerinde Türkiye’nin meşru güvenlik endişelerini hesaba kattıklarını belirtti.
Suriyeli sığınmacıların dönmesi için Türkiye ‘güvenli bölge’ istiyor
Türkiye, talep etmeleri durumunda ülkede misafir ettiği Suriyeli sığınmacıların, Tel Abyad, Kamışlı, Resulayn gibi kasabaları da kapsayacak olan güvenli bölgeye geri dönmesine de izin verebilir.
Bu açıdan Türkiye’nin hassasiyetleri, bu geri dönüşün gönüllü olması, güvenlikli bir şekilde gerçekleşmesi ve uluslararası normlara uygun olması.
Ancak, ABD ile Türkiye’nin “güvenli bölge” konusunda halihazırda ortak zeminde buluştukları söylenemez.
Dalay’a göre; ABD “tampon bölge” konusunda ısrarcı ve bu önerisiyle YPG ile Türkiye arasında çatışmaların önlenmesini amaçlıyor. Türkiye ise, “güvenli bölge” tesis ederek, tercihen bu bölgeye Suriyeli mültecilerin geri dönmesini istiyor.
Öte yandan, güvenli bölge kapsamının YPG’nin halihazırda elinde olan kent merkezlerini kapsayıp kapsamayacağı da netlik kazanmadı.’Türkiye’nin razı olacağı asgari payda nedir?’
“Türkiye’nin güvenli bölgenin kriterleri konusunda ne kadar esnek olduğu, tarafların ortak zeminde buluşup buluşamayacağını belirleyecek. Kritik soru şu: Türkiye’nin razı olacağı asgari payda nedir?”, diyor Dalay.
Diplomatik kaynaklara göre, Türkiye ile Suriye arasında 1998 yılında imzalanan ve Türkiye’ye sınır-ötesi terör operasyonları yapma imkanı veren Adana Mutabakatı ise, Ankara’nın Şam’ı merkezi bir otorite olarak bir muhatap almamasından dolayı işlevsel durumda değil.
Uzmanlar da, Rusya’nın bu yöndeki girişimlerine rağmen, istihbarati temaslar dışında Ankara-Şam ekseninde yakın tarihte doğrudan bir temas beklemiyorlar.(Euronews)