Karlov suikastının 5. yılı: Türkiye-Rusya ilişkileri nasıl etkilendi?
Beş yıl önce başkent Ankara’nın en merkezi noktalarından birinde dönemin Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov’un silahlı bir saldırıya uğrayıp yaşamını yitirmesi Ankara-Moskova ilişkileri açısından en önemli sınavlarından birine neden olmuştu.
Büyükelçi’ye suikastın, 2015’de Türk savaş uçaklarının hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle bir Rus savaş uçağını düşürmesi ile gerilen ilişkilerin tamir edilmeye çalışıldığı bir süreçte gerçekleşmiş olması bölgenin iki güçlü ülkesi arasında yeni bir gerilim potansiyelini gündeme getirmişti.
Bütün olumsuz beklentilere ve kaygılara karşın Karlov cinayeti ikili ilişkilerde yeni bir fırtınaya neden olmadı.
Rusya, terör eylemi olarak gördüğü saldırıyı kınadı ancak bunun Türkiye ile ilişkilerin gelişmesi sürecini etkilemeyeceğini kaydetti. O dönemden bu yana, zaman zaman iniş ve çıkışlar yaşanmasına karşın, iki ülke arasındaki diyalog ve işbirliği devam etti.
Tehditlere kimse kulak asmadı
Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov, 19 Aralık 2016’da Ankara’da bir fotoğraf sergisi açılışı sırasında kameramanlar ve fotomuhabirlerin gözü önünde tabancayla vuruldu.
O an eşinin yanında bulunan Marina Karlova, BBC Türkçe için sorularımızı yanıtlarken, “Kocamı bulmak için başımı kaldırdım. Sekiz metre uzağımda yerde yatıyordu. Kolları ve ayakları yana doğru açılmıştı. Kravatının ucu göğsüne doğru çıkıntı yapmıştı. Eğer o kravatı azıcık oynasa hayatta olduğunu anlayacaktım ama kıpırdamadı. O anda başımıza gelenlerin gerçek olamayacağını düşündüm” sözleriyle saldırıdan hemen sonraki duygularını açıkladı.
Saldırıyı Mevlüt Mert Altıntaş adında o anda görevde olmayan bir polis memuru gerçekleştirdi. Altıntaş, olay yerine gelen güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldü. Geride bıraktığı mektupta, saldırıyı Suriye’de askeri operasyonlar gerçekleştiren ve Beşar Esad rejimini savunan Rusya’yı cezalandırmak için gerçekleştirdiğini kaydetmişti.
Öldürülen deneyimli diplomata ülkesindeki en yüksek unvan olan Rusya Federasyonu Kahramanı nişanı verildi.
Türk yetkililer, büyükelçiye saldırının bir terör eylemi olduğunu belirtirken, şüphelerin odağına Fethullah Gülen hareketini koydular. Gülen ise iddiaları yalanladı ve olayla ilgilerinin olmadığını açıkladı.
Yapılan soruşturmalar sonunda Altıntaş ve kendisine yardım eden faillerin, Rus diplomata 2016 yaz aylarında saldırı düzenlemeyi planladıkları ortaya çıktı. Karlov’u, Ankara’daki büyükelçilere düzenlenen geleneksel bir iftar yemeği sonrasında vurmayı planlamışlardı ancak büyükelçi, o gün başka bir iş için şehir dışına çıkmıştı.
O dönemde yaşadıklarını Marina Karlova şöyle anımsıyor:
“Bir şeyler olacağı Andrey’in içine doğuyordu. Bir gün arabada giderken, aniden şöyle bir şey dedi: ‘Marina, eğer sana ‘Yere yat’ diye bağırırsam, hiç soru sormadan dediğimi yap ve arabanın içine doğru yat’. Ben de ‘Sen ne yapacaksın peki?’ dedim. O da kendisini koruyacağını söyledi. Olaydan sonra bana kendisine dönük tehditler olduğu söylendi ama o tehditlere karşı kimse bir şey yapmadı.”
‘Saldırı, Türk-Rus ilişkilerine karşı bir provokasyondu’
Ankara’da görülen dava sonucunda mahkeme, Rus diplomatın öldürülmesinden ABD’de yaşayan Fethullah Gülen ve destekçilerini sorumlu tuttu. Toplam 28 kişiye suç isnat edildi. 9 Mart 2021’de görülen son duruşmada, 5 kişiye ömür boyu hapis cezası verilirken 8 kişiye 5 ve 15 yıllar arası değişen cezalar verildi.
Rus medyası, kararlarla ilgili haberlerinde, “Suçlanan kişiler arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a muhalif şahıslar olduğuna” yer verdi. Bunlar arasında Karlov’un günlük programlarını saldırıyı planlayanlara aktardığı iddia edilen eski bir istihbarat yetkilisi, Altıntaş’ı kontrol etmekle görevli bir başkası ve suikast emrini veren bir yetkili daha bulunuyor.
Büyükelçi’nin eşi bu kişilerin hiçbirini tanımadığını söylüyor.
Altı sanığın beraat ettiği davanın iddianamesinde, saldırının “Türk-Rus ilişkilerinin bozulmasını amaçlayan bir provokasyon” olduğu ifadesi dikkat çekmişti. Bunun altında yatan gerçek ise büyükelçinin, Ankara ve Moskova’nın düşürülen uçak bunalımın geride bırakmalarından sadece 6 ay sonra öldürülmüş olmasıydı.
Şoke eden saldırının duyulmasından sonra hemen herkesin en çok merak ettiği şey Moskova’nın nasıl tepki vereceği idi: 2015 sonunda yaşandığı gibi Türkiye’ye yaptırımlar uygulanacak mıydı? Türk vatandaşlarına uygulanan vize rejiminin daha da sıkılaştırılması, Rus vatandaşlarının Türkiye’ye tatile gitmesinin engellenmesi gibi birçok yaptırım akıllara geliyordu.
Rus yetkililer açıklamadan yapmadan bir gün beklediler. Çünkü 20 Aralık 2016’da Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanlarının Moskova’da Suriye konusunda yapacakları üçlü bir görüşme vardı. Rusya’nın “saldırının ikili ilişkileri etkilemeyeceği” açıklaması birçokları için sürpriz olmuştu.
Rus medyası: Cihat bağlantısı soruşturulmadı
Olaydan beş sene sonra Rusya Dışişleri Bakanlığı, mahkeme kararlarından tatmin olduğunu saklamıyor.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova, yaptığı bir açıklamada, Türk adli yetkililerinin bu “barbarca saldırıyı” kesin bir dille kınamalarını takdirle karşıladıklarını belirtirken, dava ve soruşturma sürecini şöyle anlattı:
“Türk meslektaşlarımızla birlikte, bu suçun yaratabileceği tüm sonuçlara ilişkin titiz bir soruşturma yürüttük. Ankara ile bir dizi çok önemli alanı da içerecek şekilde gelişen diyaloğumuz gösteriyor ki bu vahşeti düzenleyenler, ikili ilişkilerimizin normalleşmesi ile Suriye’de istikrar ve siyasi çözüme dönük kolektif çabalarımızı baltalamak istediler. Ama başaramadılar.”
Rus medyasında ise, “Türk yetkililerinin Altıntaş’ın Gülencilerle olan bağlantılarına ağırlık verdiğini ancak cihatçılarla olan bağlarını görmezden geldiği” eleştirileri yer aldı.
Rus haber ajansı Ria Novosti, konuyla ilgili bir haberinde, “Tanıklar, Altıntaş’ın Rusya’nın Suriye’deki eylemlerinden çok kaygılandığını, Suriye’ye nasıl gidebileceğine ilişkin Google araştırmaları yaptığını, radikal grupları destekleyen örgütlere para gönderdiğini, radikal görüşlerini WhatsApp gruplarında paylaştığını ve ailesini yeterince dindar olmamakla eleştirdiğini dile getiriyorlar” ifadelerini kullanmıştı.
İzvestia gazetesi de şöyle yazdı: “Rus büyükelçisinin öldürülmesine ilişkin soruşturma dört sene sürdü ve mahkemenin kararı, saldırıdan sadece bir saat sonra görüşlerini açıklayan Türk yetkililerin kanaatinden farklı değildi: Her zamanki gibi her şeyle suçlanan yine Gülen yandaşları oldu.”
Karlov suikastı ve sonrasında yaşanan süreç hakkında sorularımızı yanıtlayan Doğu ve İslami çalışmalar uzmanı Yuri Mavashev’e göre Ankara’nın soruşturmayı tamamlayıp sorumluları cezalandırması çok önemli bir gelişme oldu.
“Sadece Andrey Karlov’un ailesi için değil aynı zamanda güvenlik nedenlerinden dolayı. Tabii ki Türkiye’nin soruşturmayı çıkmaz sokağa götürecek şekilde birtakım gerçekleri gizlemiş olabileceğini göz ardı etmiyorum,” diyen Rus uzman, Ankara’nın bazı konularda hatalı olduğunu kabul ettiğini ancak bunun uluslararası düzeyde olmadığını kayda geçirdi.
İlişkiler en önemli sınamalara karşı gelişti
Bu saldırı ve sonrasından yaşanan olaylara karşın Türk-Rus diyaloğu etkilenmedi. Özellikle Suriye, Libya gibi bölgesel konularda her zaman aynı görüşte olmamalarına karşın süreçlerin en önemli aktörleri olarak sahnede kalmayı başardılar.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in geçen sene yıllık basın toplantısında muhatabı Erdoğan’la ilgili konuşurken her zaman aynı görüşte olmamalarına rağmen “sözünün adamı” diye tanımlaması bu diyaloğun kişisel boyutunu da gösteren bir unsur olarak hafızalarda.
Doğu ile ilişkiler konusunda uzman Andrey Ontikov da, sorularımıza verdiği yanıtlarda, Rus uçağının düşürülmesi ve büyükelçinin öldürülmesi gibi çok önemli iki olumsuz olaya karşın Türkiye ve Rusya’nın ilişkilerini devam ettirmelerine dikkat çekti.
“Türkiye ve Rusya’nın çıkarları birçok yerde çatışıyor: Dağlık Karabağ, Suriye ve Libya bunlardan bazıları” diyen Ontikov şu noktanın altını çiziyor:
“Çok ciddi olmalarına karşın bu karşıtlıklar bir gerilime neden olmuyorlar. Bu seviyeye diyalog ve orta noktayı arama sayesinde gelindi. Bu da ortak çıkarlar kapsamında birçok farklı coğrafyada istikrarı beraberinde getiriyor. Bunun yanında ülkelerimiz arasında çeşitli ekonomik projeler de yer alıyor ve bu işbirliği de diyaloğa daha fazla zemin yaratıyor. Türkiye bizim ne dostumuz ne de müttefikimiz. Bizim bir ortağımız ama çok da basit olmayan bir şekilde.”
Türkiye-Rusya: Formalite evlilik
Rus Uluslararası İlişkiler Konseyi ve Valdai Tartışma Kulübü üyesi Maxim Suchkov da Türk-Rus ilişkilerini değerlendirirken, “sadece çocukların hatırına beraber yaşamaya devam eden iki partnerin formalite evliliği” tanımını kullanıyor.
Bu görüşlerini uluslararası düşünce kuruluşu Carnegie için değerlendiren Suchkov’a göre Putin ve Erdoğan’ın ikili ilişkiler için yaptıkları siyasi yatırım adına bu formalite evlilik devam ediyor.
“İki lider arasındaki özel ilişkiler ticarette ve turizmde büyümeye, Akkuyu gibi büyük bir nükleer enerji projesine, Rusya’dan Türkiye’ye TurkStream doğal gaz boru hattına, Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemi almasına ve askeri teknoloji alanında potansiyel işbirliğinin önünün açılmasına neden oldu,” diye konuşan Suchkov, bu olumlu noktalara rağmen ilişkilerin hızla bozulabileceği uyarısında da bulundu:
“Ancak bu (olumlu unsurlar), her iki ülkeyi ‘stratejik ortak’ tabirinden ‘tarihi düşmana’ geçişin birkaç gün içinde yapılabileceği farklı krizlerden korumaz. İlişkileri son derece esnek tutmaya yarar sadece. Bu esnekliğin tam odağında ise her iki tarafın da çatışma yerine işbirliğinin daha yararlı olduğu fikrine ilişkin alaycı bir pragmatizm yer alıyor.
“Uluslararası sistemin Batılılaşmadan uzaklaştığı bir dönemde Türkiye, Rusya’yı kendi stratejik egemenliğini güçlendirmek için kullanabileceği bir kaynak olarak görürken Rusya da Türkiye’yi büyük bir güç olarak kendi otoritesini artırmanın bir aracı olarak görmekte.”
“Türkiye’ye asla dönmem dedim kendime”
Öldürülmesinden bu yana geçen beş sene içinde Büyükelçi Karlov’un anısının yaşatılması için birçok şey yapıldı Türkiye’de: Büyükelçilik binasının bulunduğu caddeye adı verildi. Aynı şekilde Antalya’nın Demre ilçesinde de bir caddede yaşıyor adı. Silifke’de de büyükelçinin anısını yaşatmak için bir müze kuruldu. Ancak yine de Türk ve Rus yetkililerinin, bu konunun artık daha fazla dikkat çekmemesini tercih ettikleri gözleniyor.
Marina Karlova, “İlk başlarda, hayatımın en değerli kişisini yitirdiğim ülkeye bir daha asla dönmem diyordum. Ama duygusal sözlerdi bunlar. Türkiye’yi seviyorum. Kocamın başına gelenlerle ilgili üzüntü duyan ve samimiyetle benim duygularımı paylaşan halkını da seviyorum,” sözleriyle açıklıyor bugünkü duygularını.