Trump’ın ‘Yüzyılın Anlaşması’nda İsrail ve Filistin’i ne bekliyor?
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, gelecek hafta içerisinde iki yıldır gündemde olan Orta Doğu Barış Planı’nın bir kısmını kamuoyu ile paylaşacağını duyurdu.
Peki Başkan Trump’ın açıklayacağını dile getirdiği ‘Yüzyılın Barış Planı’nda neler var?
Taraflar kabul edecek mi?
Kime ne vadediliyor?
Barışın önündeki engeller neler?
Aşılamayan kilit meseleler
- Musevilik, İslam ve Hristiyanlık için kutsal olan tarihi mekanlar da dahil olmak üzere Kudüs’ün statüsü.
- İsrail ve Filistinlilerin karşılıklı mutabık kalacağı sınırların oluşturulması.
- İsrail’in, Filistinliler ve düşman komşularının saldırılarına karşı güvenlik endişelerini giderecek düzenleme.
- Filistin’in 1967 Orta Doğu savaşında İsrail tarafından işgal edilen kendi topraklarında (Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs) devlet kurma talebi.
- Milyonlarca Filistinli mültecinin on yıllardır çözüm bulunmasını beklediği durumu.
- Su gibi sınırlı doğal kaynakları paylaşmaya yönelik düzenlemeler.
- Filistin İsrail’in Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki yerleşim birimlerini kaldırması talebi. Batı Şeria’da 400 binden fazla Kudüs’ün doğusunda ise 200 binin üzerinde Yahudi yerleşimci yaşıyor.
Peki neden şimdi?
ABD-İsrail ilişkileri tarihinin en tepe noktasında.
ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu yakın siyasi müttefikler.
Reuters’a göre her iki lider de kendi ülkelerinde yargılama ve ciddi siyasi sıkıntılarla karşı karşıya.
Trump, dikkatleri azledilme meselesinden uzaklaştırmanın gayretinde.
Sağ siyasetçi Netanyahu ise kasım ayında kendisine yöneltilen yolsuzluk suçlamaları ile hukukun pençesinde.
Bu durum her ikisinin de geleceğini belirsiz kılıyor.
Ancak her ikisi de yanlış bir şey yapmadıklarını iddia ediyor.
Her ikisi de genel seçimler ve seçim kampanyaları ile karşı karşıya.
Neyanyahu 2 Mart 2020, Trump 3 Kasım 2020’de halklarının karşısına çıkacak.
Netanyahu, geçen yıl İsrail Parlamentosu’nda çoğunluğu sağlamaya çalıştı, iki defa başarısız oldu.
Trump, İsrail’de soruna yol açmamak için planının açıklamayı birkaç defa erteledi.
Trump’ın İsrail’in yeni başbakanın kim olduğunu bilmek için aylarca beklemesi gerekiyor.
Ancak aynı zamanda kendi siyasi gündemi de var. Zira tarihe Orta Doğu sorununu ‘çözen’ bir lider olarak geçmek istiyor.
Trump’ın ‘barış planı’nda ne var?
‘Yüzyılın Anlaşması’ sayfalarca uzunluğunda olsa da içeriği şimdiye kadar sır gibi saklandı.
Bununla birlikte planla ilgili bazı Arap başkentleri, Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kushner tarafından bilgilendirildi.
Taslak hakkında bilgilendirilen kimi Filistin ve Arap kaynakları, planın ‘Filistinlilere İsrail işgalini kabul etmeleri karşılığında rüşvet vermeyi önerdiğini’ belirtiyor.
Bazı kaynaklar da söz konusu planı, ‘bölgenin stratejik ve bereketli topraklara sahip Ürdün Vadisi’nin büyük kısmı ile Batı Şeria’nın yarısının İsrail ilhakına olanak sağlaması’ olarak tanımlıyor.
Filistinliler, Batı Şeria’nın yaklaşık yüzde 30’una denk gelen Ürdün Vadisi’nin bölgenin tahıl ambarı, Ürdün ile sınır kapısı ve gelecekteki devletlerinin hayati öneme sahip bir parçası olduğunu belirtiyor.
Projenin mimarı olan Trump’ın damadı ve danışmanı Kushner, planını geçen haziran ayında Bahreyn’de ilk kez paylaştı.
Siyasi ve din temelli çatışmalara “ekonomi öncelikli” yaklaşım sergileyen Kushner, plan kapsamında ‘Filistin’in ve komşu Arap ülkelerin ekonomilerinin canlandırılması amacıyla 50 milyar dolarlık yatırım‘ açıklamasında bulunmuştu.
Kushner, bu yaklaşımının Filistinliler için ‘refah’, İsrail için ise ‘güvenliği’ sağlayabileceğini savundu.
AP ajansına göre Trump’ın planı, İsrail’in lehine.
Peki planın başarılı olma şansı var mı?
İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmeleri son olarak 2014’te çöktü.
O tarihten bu yana taraflar arasında görüşme olmadı. Girişimler de akim kaldı.
Taraflar açısından barışın önündeki mevcut engeller arasında ‘Filistin toprakları üzerindeki Yahudi yerleşim birimlerinin günden güne genişlemesi, nesiller boyu devam eden karşılıklı güvensizlik ve Hamas’ın Gazze’deki varlığı’ gösteriliyor.
‘Zücaciye dükkanındaki fil’ gibi görülse de İsrail ile yan yana, bağımsız bir Filistin devletinin kurulması, barışı sağlama adına uzun süredir devam eden uluslararası formül. Yani İki devletli çözüm.
Birleşmiş Milletler başta olmak üzere dünyanın büyük kısmı, yıllardır tüm barış planlarının temeli olarak bu süreci destekledi.
Ancak Trump yönetimi bu görüşü benimsemiyor.
Kasım ayında Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Washington’un Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim birimlerini artık uluslararası hukuka aykırı olarak görmediğini açıklaması, ABD’nin on yıllardır süren politikasını da tersine çevirdi.
Filistinliler başta olmak üzere uluslararası toplum, yerleşim birimlerini uluslararası hukuk kapsamında yasa dışı olarak kabul ediyor.
Kutsal kitaba ve politik geçmişe atıfta bulunan İsrail, bu topraklarla tarihi bağı bulunduğunu öne sürerek itiraz ediyor. Keza kendi güvenliği açısından da önemli olduğunu belirtiyor.
ABD dürüst bir aracı olabilir mi?
Binyamin Netanyahu, Trump’ın ‘barış planının’ siyasi yönlerinin açıklanması beklenen Washington’daki toplantıya davetini “memnuniyetle” kabul etti.
Netanyahu, “Bence başkan İsrail’e hak ettiği barışı ve güvenliği vermeye çalışıyor.” sözleriyle Trump’a övgüde bulundu. Ayrıca Netanyahu, Beyaz Saray’a ‘tarih yazma’ umuduyla gittiğini söyledi.
Ancak Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Washington’un artık dürüst bir arabulucu olarak kabul edilemeyeceğini söyledi. Ayrıca Abbas, ABD Başkanı’nın açıktan İsrail yanlısı olduğunu dile getirdi.
Abbas’ın reddi, İsrail’i memnun eden ancak Filistinlileri dehşete düşüren hatta çileden çıkaran Trump’ın bazı kararlarının ardından geldi.
Bunlar arasında Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması, ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’nin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması ve Filistinlilere BM (UNRWA) aracılığıyla yapılan yüz milyonlarca dolarlık insani yardımların kesilmesi bulunuyor.
Kesintiler, Filistin yönetimine müzakere masasına geri dönmesi için baskı aracı olarak görüldü ancak şu ana kadar bu başarısız kaldı.(Euronews)