Türk devleti yurtiçi ve dışında insan kaçırıp işkence mi ediyor?

14 Aralık 2018 Cuma, 17:36

‘Türkiye’nin Kara Dehlizleri’ dosyasında Gülen hareketinden adam kaçırma ve işkence iddiaları

Amacını ‘Gücünü kötüye kullanan iktidarların adaletsiz ve hukuksuz uygulamalarını ortaya çıkarmak adına farklı medya organizasyonları ile uluslararası işbirliği yaparak araştırmacı gazetecilik dosyaları hazırlamak’ şeklinde tanımlayan ve kar amacı gütmeyen haber organizasyonu Correctiv.org tarafından yayınlanan bir dosya Türk hükümeti hakkında ciddi iddialar içeriyor.

Türkçeye ‘Türkiye’nin Kara Dehlizleri’ olarak çevrilebilecek olan ‘Black Sites Turkey’ dosyasının içeriğine göre Türk hükümeti istihbarat teşkilatı imkanları ve kendisine bağlı farklı oluşumları kullanarak Gülen Cemaati yapılanmasında yer almış yurtdışında veya yurtiçinde yaşayan kişileri zorla kaçırıyor ve uzun süreler gizli yerlerde tutup çeşitli işkenceler uyguluyor.

Toplam 8 ülkede 9 medya organizasyonundan 13 gazetecinin birlikte hazırladığı ve çapraz kaynak sorgulamaları ile bir araya getirilen haber dosyasında bir dönem Gülen hareketi ile bağlantılı olduğu bilinen şirketlerde, kurumlarda ve organizasyonlarda yer almış kişilerin gerçek isimleri veya rumuzlarıyla başlarından geçenler aktarılmakta.

Bazı iddialara ilişkin somut video görüntüleri ve olayın gelişimine dair tutarlı bilgiler ve tanıklıklar sunulsa da Correctiv.org hikayelere ait her detayın doğrulanmasının mümkün olmadığını ancak gazeteciler tarafından yapılan birden fazla sayıda bağımsız, çapraz ve toplu sorguda hikayelerin ve kaynakların güvenilir olduğuna kanaat getirildiği belirtiliyor.

Alman ZDF, İspanyol El Pais, Fransız Le Monde, İsrail Haaretz, İtalyan İl Fatto Quatidiano, Avusturyalı Addendum, Danimarkalı Monday Morning ve isveçli TT Haber Ajansı gibi medya kuruluşları ile ortaklaşa çalışan Almanya merkezli Correctiv.org’un dosyasında çarpıcı iddiaların arka planlarına dair bilgiler de paylaşılıyor.

Dosyadaki iddialara göre kaçırılma olayları Kosova, Gabon, Sudan, Moldova, Azerbaycan, Ukrayna, Malezya, İsviçre, Moğolistan ve daha pek çok ülkede benzer şekillerde yaşanıyor.

İşte dosyadaki hikayelerden bazıları:

Kosova’da kameralara yansıyan kaçırma operasyonu

29 Mart 2018 günü Kosova’nın başkenti Piriştine’de sabah 00:80 civarı polis üniforması giyen iki kişi otobanda bir aracı durduruyor. İlk kişi Yusuf Karabina isimli sürücü ile camdan konuşurken ikinci kişi arabanın etrafından dolaşarak yolcu koltuğunda oturan adamı boğazından tutup dışarı çıkarıyor. Bu olurken aracın arkasından dışarı çıkan Yusuf’un eşi Yasemin Karabina çığlıklar atıyor ve aynı esnada ilk ‘polis’ Yusuf’u araçtan zorla çıkartıp ellerinden kendi aracının içine kelepçeliyor.

Eşi Yasemin ise çaresizce çevreden geçen araçlardan yardım isterken iki kişi Yusuf’u alarak olay yerinden ayrılıyor. Haber dosyasında olayın an be an otoban güvenlik kamerası tarafından kaydedildiği bilgisi ve görüntülerden kareler paylaşılıyor.

TC-KLE numaralı ‘Bombardier Challenger’ türü özel uçak aynı gün sabah 10 sularında Piriştine havalimanından kalkarak içinde kaçırılan altı farklı kişiyle Ankara’ya iniyor. Bu altı kişiden dördünün Piriştine Mehmet Akif Okulu’nda çalışan öğretmenler olduğu belirtiliyor.

Dosyada belirtildiğine göre hepsi aynı şekilde kaçırılmamış. Örneğin bazıları bulundukları bölgedeki yerel polis karakoluna sebep belirtilmeden çağrılmışlar ve orada derdest edilmişler. Araçta bulunan Karabina çifti de aynı okulda çalışan kişiler. Olayın ardından birkaç saat sonra Yasemin Karabina’nın okulu bilgilendirmesiyle tüm okul çalışanları ve öğrenciler birlikte Piriştine havalimanı önünde protesto gerçekleştiriyor ve “Öğretmenlerimizi bize geri verin” şeklinde slogan atıyor.

Kosovalı milletvekilinin serzenişi

Kosova Parlamentosu’nda olayı skandal olarak nitelendiren ve Correctiv.org muhabirlerine konuşan vekil Xhelal Sveçla, “Deliller bu olayın bağımsızlığımızdan bu yana ülkemizin hükümranlğını en ciddi şekilde hiçe sayan eylem olduğunu ortaya koyuyor ve işin içinde kendi yetkililerimizin de olduğu görülüyor” diyerek şiddetli itirazda bulunuyor.

MİT uçağı ile operasyon

Haberde ayrıca Piriştine Havalimanı’nın Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen bir Türk işadamına ait olduğu belirtiliyor. Correctiv ve ZDF muhabirlerinin araştırmaları sonucu haberde geçen TC-KLE numaralı özel jetin Milli İstihbarat Teşkilatı’na ait olduğu öne sürülüyor. Piriştine havalimanı kayıtlarında jetin sahibi olarak bildirilen isim ‘Birleşik İnşaat Turizm Ticaret ve Sanayi’ adında bir firma ve adres olarak 61, Ahmet Hamdi Sokak, Yenimahalle-Ankara yazılmış. Burasının MİT görevlilerine tahsis edilen evlerin bulunduğu bir yer olduğu, firmanın da MİT’in paravan şirketlerinden biri olduğuna dikkat çekiliyor.

Yapılan araştırmalar sonucu aynı jetin Almanya’ya biri Şubat 2017 diğeri Eylül 2017 olmak üzere iki kere gittiği her iki tarihin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve üst düzey heyetinin ziyaretlerine denk geldiği ortaya çıkarılmış.

‘Tolga’ ve ‘Ali’

‘Tolga’ onun gerçek ismi değil. Türkiye’de 2017’de kızını okula bıraktıktan sonra sokaktan minivanla kaçırıldığını ve kaçırılma olayının saniyeler sürdüğünü anlatıyor. Aracın içerisinde feci şekilde dövüldüğünü ve ardından başına siyah bir çuval geçirildiğini aktaran Tolga, takip eden üç ay boyunca bu çuvalın uzun süreler başında kaldığını anlatarak şunları söylüyor:

“Bir hole getirildim, elbiselerim alındı, pijamalar verildi ve bir hücreye sokuldum. Kapı kilitlendi ve yere diz çöküp başımı öne eğmem söylendi. Yarım saat sonra birileri gelip beni başka bir odaya götürdü.”

Orada dövüldüğünü, hakaret edildiğini, elektro şok verildiğini söyleyen Tolga daha sonra dizlerinin üzerindeyken sırtına oturduklarını ve cinsel bir alet ile -eşine ve çocuklarına da aynısının yapılacağı söylenerek- kendisine taciz uygulandığını aktarıyor,

“Hücrelerde kamera olduğunu sanıyorum çünkü ne zaman kafamdaki siyah çuvalı çıkarmak istesem hoperlörden bağırarak uyarıyorlardı” diyen Tolga bu muamelenin 10 gün boyunca sürdüğünü, zayıfladığını ve tüm vücudunun yara bere içinde kaldığını anlatıyor.

“Sordukları her şeyin cevabını biliyorlardı”

Çok az yemek ve su verildiğini kaydeden Tolga günde iki veya üç kez işkence ile sorgulandığını dile getiriyor. Sorgular sırasında duvara asılmış Gülen yapılanmasına ilişkin resimler gösterildiği ve resimlerdeki kişiler hakkında bilgi istendiğini söyleyen Tolga, kimin maddi durumunun zayıf veya güçlü olduğu, kimlerin nasıl zaaflarının olduğunun sorulduğunu ifade ediyor ve “Benim gördüğüm kadarıyla sordukları her şeyin cevabını hali hazırda zaten biliyorlardı” diyor.

‘Ali’ de Gülen organizasyonunda görev alan bir başka kişi ve o da aynı şekilde kaçırıldığını ve işkence gördüğünü iddia ediyor. Farklı bir şehirde kaçırılan Ali de üç aydan fazla bir süre Ankara’da bir yerde tutulmuş. Correctiv ekibi kaçıranların yöntemleri ve prosedürlere ilişkin anlatılanların diğer iddia sahipleri ile eşleştiğini dosyaya not düşüyor.

Ali gördüğü işkencede çıplak şekilde bayılana kadar ayakta durmak zorunda kaldığı dik bir tabut benzeri kutu içinde tutulduğunu, bu esnada kendisine terörizm dahil pek çok suç isnat edildiğini, dua etmesine izin verilmediğini ve ailesinin tehdit edildiğini söylüyor.

“Kafalarında bir senaryo hazırdı ve bana da o senaryodaki rolümü tayin edip bunu işkence altında kabul etmemi beklediler” diyen Ali’nin Tolga’dan farklı bir yerde ve binada tutulduğu düşünülüyor.

“Eşin can sıkmaya başladı”

Tolga’nın da Ali’nin de eşleri ve aileleri durumu sosyal medyada büyüterek gündeme getirmiş. Bahsi geçen sosyal medya hesapları incelendiğinde bu hesapların sonradan veya kısa bir süre önce yaratılmadığı ve orijinal hesaplar olduğunun tespit edildiğine dikkat çekiliyor.

Sosyal medyanın yanı sıra eşinin polise, savcılara ve uluslararası insan hakları kurumlarına baş vurmasıyla işkencecilerinden biri Tolga’ya “Eşin gerçekten can sıkmaya başladı” demiş ve Tolga da kendisini arama ve bulma çabalarının olduğunu bu şekilde öğrenmiş.

Bazı ülkeler duruma müdahale etmiş

Her ülkede durumun Kosova’daki gibi gelişmediğine de değinilen araştırmada Moğolistan’dan bir örneğe yer verilerek 27 Temmuz günü Ulanbatur’dan kaçırılmak istenen Gülen okulu yetkilisi Veysel Akçay’ın Moğol yetkililer sayesinde götürülmesine izin verilmediği ifade ediliyor.

Bu da yine kaçırılan kişilerin yakınlarının yetkililere haber vermesi ile mümkün olmuş. Akçay serbest kalmış ancak kaçırma iddialarına ilişkin herhangi bir tutuklama olmamış ve Türk devleti de olayda hiçbir sorumluluk kabul etmediğini duyurmuş.

Bu olay sırasında kullanılan jetin fotoğrafı ise yerel bir gazeteci tarafından çekilmiş. Kuyruk numarası TT-4010 olan jetin aynı inşaat ve turizm firmasına ait olduğu ve benzer adresin verildiği Correctiv.org tarafından ortaya çıkarılıyor.

Kimi ülkeler işbirliği yapıyor

Ne var ki, 6 Eylül’de Moldova’da yaşanan kaçırma olayında özel jet yerine ticari bir havayolu şirketinin tarifeli uçağının kullanıldığı, benzer şekilde İsmet Özçelik isimli fizik öğretmeni ile birlikte toplam üç Gülen hareketi mensubunun daha iki Türk yetkilisi eşliğinde Malezya’dan tarifeli uçakla zorla gönderildiği aktarılıyor. Malezya’nın Türkiye ile bu konuda işbirliğine gittiği kaydediliyor. Dosyayı hazırlayan muhabirlerin aktardığına göre Özçelik’in ailesi bugün İsveç’in küçük bir köyünde yaşamını sürdürüyor.

Correctiv.org ‘Black Sites Turkey’ dosyasındaki iddialara ilişkin olarak Türk hükümeti ile iletişime geçtiklerini ancak hiçbir yanıt alamadıklarını kaydediyor.

Diğer detaylar ve örnekler için haber dosyasının tamamını orijinal dilinde bu linkten okuyabilirsiniz.

Bu haber dosyasındaki iddialar olduğu şekliyle aktarılmış olup, içeriği Euronews tarafından ayrıca bir doğrulama işlemine tabi tutulmamıştır.

Yorum yazın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

KAZAKİSTAN.KZ HABER SİTESİ
Қазақтар rusvideos.com порталында порно көріп, ссылкасын шетелдегі қандастарымен бөліседі! Пинко Казино.